30 Ağustos 2024 - Cuma

GÖRÜNÜRDE ÇOK PARTİLİ! ÖZÜNDE TEK PARTİLİ!

GÖRÜNÜRDE ÇOK PARTİLİ! ÖZÜNDE TEK PARTİLİ!

Yazar - Kıvanç Apaydın
Okuma Süresi: 4 dk.
Kıvanç Apaydın

Kıvanç Apaydın

-
Takip EtGoogle News

 

Malumatınızdır, zaten çok farklı şeyler söylemeyeceğim. Aslında hepinizin bildiği gördüğü şahit olduğu olayları buradan yazacağım.

Konuma gelecek olursak, Türkiye’de çok partili bir sistem ve birbirinden farklı fraksiyonlar yaşamakta gözüküyor.

Bu yapılar gök kuşağının renkleri gibi birbirinin zıttı gibiler değil mi?

Kimisi İslamcı, kimisi Türk milliyetçisi, kimisi liberal, kimi alevi, kimi Kürt, kimisi Kürt milliyetçisi ya da muhafazakarı, bu sıraladıklarım yan yana gelince birbirlerini boğazlıyorlar, mecliste yumruklu tokatlı, sokaktaki taraftarları da taşlı sopalı… söyledikleri farklı pratikleri farklı değil mi?

 

 Haydi buradan uzaklaşmış gibi yapalım:)

Birde bu kesimlerin hal ve hareketlerini inceleyelim bir psikolog ve dedektif titizliğiyle...

 

 Türkiye’deki siyasi partilerin eline bir makam mevki geçince ilk ne yaparlar. Özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum, herhangi parti ismi vermiyorum. İstisnasız hepsi için dikkatimizi çekenleri anlatalım. İlk işleri kendi akrabalarını ve daha sonra partililerini işe koyarlar.

İslamcısına, işi ehline verin deyince kaşlarını çatıyor. Liberaline işinde uzman insanlarla çalışmak gerekir deyince oda sinirleniyor. Kürdüne de arkadaş işinin hakkını başarılı bir şekilde veren insanlarla bir araya gelmek gerektiğini de söyleyince oda kızıyor. Durum böyle olunca ortalıkta kokuşmuş olur. Herkes kendi cemaatinin cahiliyle baş başa kalıyor. Bari partilinin akıllısıyla çalış diyorsun hop orda dur diyor...

 

 Haydi bunlar parti, ey rektörler sana ne olmuş. Sen güya en akıllımızsın bilimle uğraşıyorsun.

En dipteki insanla davranış biçiminin pratiği aynı olması, oraya buraya akrabanı eşini dostunu sokuşturmaya çalışman bilimin itibarını ayaklar altına almak değil de nedir.

Sonra neden bizim üniversiteler de yapay zeka çıkmaz, uzayla ilgili çalışma yapılmaz, dünya çağında hatırı sayılır yerlerde makale çıkmaz. Gözüm benim, sen akrabanı aklarken gece gündüz çalışan adamda yerleşemeyince bilimde çıkmaz, akılda çıkmaz ve eşekleşme başlar…. Elhamdülillah

Neden herkes bir mahalleden olmak zorunda. Kimisi güvenlik kaygısından der.

 Ola da bilir. İçgüdüseldir de biraz.

Toplulukların içerisinde en korkaklarda cesaret timsali kesilir.

Kendini kalabalık içinde güvende hisseder yada bir hiç olma kaygısı kendi başına kendini var edemezken bir grup içerisinde bende varım ışıklarını yakar söndürür.

  Yaşam belirtileri gösterir bir şekilde.

 Aslında bireyselleşmemenin de emareleridir denebilir. Yalnızlık hor görülür, yalnızlığın dozu arttırılsa şuna bak kafayı sıyırdı derler, sürü düşünce algoritması onun gibi düşünmeyeni şeytanlaştırır...

 

Özgür kurumlar bağımsız yapılar bırakılmadı ve oluşturulması da doğalında gelişmiyor, çünkü bir taraf olmadığın sürece emellerini gerçekleştirme noktasında sana sıkıntı çıkartıyorlar. Bu sefer taraf olduğunda ise onların istediği gibi çalışmadığında bertaraf oluyorsun. Görüyor musunuz ne kadar ucube ve işlevsiz bir sistem...

 

Türkiye öyle bir kaygan zemin ki gelen gidenin yaptıklarının ırzına geçiyor. Nesiminin şiiri var burada. Yok olmaz oraya Ahmede Xanenin gelecek. Burada Saide Kurdinin resmi var yok o olmaz Necip Fazılın gelecek. EE ikisi de olsun yok oda olmaz. Halbuki bu kaldırıp indirenler şairlerin şiirlerini okumamışlar bile. 

Aklıma Yaşar Kemalin bir kıssası geldi. Süleyman Demirel ile karşılaşır Yaşar Kemal. Süleyman bey, tüm kitaplarınızı okudum der Yaşar beye. Sonra Yaşar Bey şöyle der; Muhtemelen içinden söylemiştir, “kitaplarımın bir işe yaramadığını anladım o an”

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları