14 Kasım 2023 - Salı

Mutlu olmak üzerine

Mutlu olmak üzerine

Yazar - Kıvanç Apaydın
Okuma Süresi: 4 dk.
Kıvanç Apaydın

Kıvanç Apaydın

-
Takip EtGoogle News

İnsan varoluşundan şimdiye kadar, bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde mutluluğu kovalamıştır.
Daha fazlasını kazanma çabası ve arzularını tatmin etme gibi davranışların kökeninde mutlu olmak için yapılan eylemler olduğunu biliyoruz.
Yaşamı şöyle bir film şeridi gibi gözlerimizin önünden geçirelim, mutlu olduğumuz anları düşünelim ne kadarda kısa anlar olduğunu fark ettiniz mi?  
Gelişmemiş bir toplumsal yaşamın içerisindeyseniz, bu farkındalığa kavuşmak pekte mümkün olmuyor, yaşamda olan biten her şeyin çok olağan olduğunu düşünüp yaşamı yaşadığını zanneder, bu insan profili yaşamda kalmak için gerekli olan barınma yeme içme gibi hayati ihtiyaçların ötesine geçemez, ek olarak siyasi oyunlarla zihinleri meşgul edilir ve çarkın dışına çıkması artık imkansız hale gelir. Çünkü birey artık esir alınmıştır ve istenen sonuca kavuşulmuştur.
Mutlu olmak nasıl olur? sorusu beyinde oluştuğunda ipler kopma noktasına gelmiştir, bu başlangıç sancılı olacak bir doğumunda habercisidir aynı zamanda. İnsanın elinde olmayan etki edemediği, aktif olarak rol alamadığı dönemleri var hayatta. Bugünümüzün şekillenmesinde o zamanın büyük bir etkisi var, çocukluk dönemlerinden söz ediyorum. Ailenin ve yaşadığımız çevrenin niteliği, tüm yaşamımızın şekillenmesinde büyük bir etkiye sahip. 
Geçen şöyle bir diyaloğa rastladım; bir arkadaşım çocuğuna bakıcı bulmuş, kim diye sordum baldızım dedi. Peki baldızını yeteri kadar tanıyor musun, nasıl biri, yeterlilik durumu nedir? Hiçbir soruya cevap veremedi. 
Oysa diğer toplumlarda çocuğu yetiştirecek kişiler farklı diller biliyor. Kültürel, sosyal alt yapısının güçlü olması dikkat çekiyor. Sadece bir dadı ile değil birçok dadıyla çalışılıyor. Müzik, dans, dil için farklı insanlarla çalışıyorlar, bugün bizden birçok konuda ilerde olmalarının yapı taşlarından bir tanesi de kuşkusuz yaşama böyle başlamalarıdır.
Gerçekliğimizle yüzleşmeliyiz şansınız varsa, iradeniz kısmen de olsa gelişmişse, bir şeyleri değiştirebilirsiniz, aksi takdirde başkasının kendisi gibi yetiştirdiği birisinin ötesine geçemeyeceksiniz.
Yaşamı deneyimledikten sonra, aşırılıktan kaçınmak gerektiğini, uçlarda yaşamanın insana zarar verdiğinin fark ediyoruz ve acıların sevinçlerin hatta tüm duyguların geçici olduğunu öğreniyoruz, yaşam en önemli özelliğini sana hediye ediyor "alışmak, alıştırmak"...
 Beynimizi olumsuzluklardan arındırmak istiyorsak yaşama değer katmak istiyorsak, sanatsal ve fiziksel aktiviteleri arttırmak, yeni uğraşlar yaratarak beynimizi ödüllendirebilir ve onu tembellik sonucu oluşturabileceği olumsuzların önüne geçebiliriz, aksi durumda beynimiz bizi esir alır ve bir kısrak atı gibi arzular peşinde koşturur.
Yaşam biraz da oyun gibidir. Yolda ödül de var tuzakta var.  Bu iki duruma da ne kadar hazır olduğunuz çok önemlidir. Gelişmiş insan güzellikleri alıp yaşamına değer katacak, tuzakları absorbe ederek işin içinden en az zararla çıkacak. Yeterli olmayan insan ise güzelliği heba edecek, tuzakları ise işin içinden çıkılmaz bir girdaba, yolu bulunmaz bir labirente dönüştürecek.
Velhasıl kelam, Stoacıların dediği gibi; ‘yaşamda oluşabilecek her şeye kendimizi hazırlamalıyız’...

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları