DEVLETİN AMACI ÇOBAN DEĞİL, SÜRÜYÜ TOPLU TUTMAK
DEVLETİN AMACI ÇOBAN DEĞİL, SÜRÜYÜ TOPLU TUTMAK
Kıvanç Apaydın
-
Devletin derdi Öcalan ve daha sonra Kürtlere bazı haklar vermek değil.
Şu an Türkiye’de yaşayan Kürtlerin üzerinde tesir edebilecek ve askeri kanatta da karşılığı olan tek bir insan var oda Öcalan.
Devlet Öcalan’ın kara kaşı kara gözü için bu aralar barıştan söz etmiyor ve Kürtlere bir şeyler vermek adına da Kürt sorunundan bahsetmiyor.
Durumu biraz daha ötelemek geçici bir pansuman yapmak ve dağınıklığa sebep olabilecek bir girişimi ortadan kaldırmak. Çünkü tek bir yerden yönetilen bir yere müdahalede bulunmak daha kolaydır dağınık bir yapıdan.
Türkiye tarafında bu sorunun ilk adımını Devletin derin adamlarından bir tanesinin ilk adımıyla başladı yani Devlet Bahçeli.
Sayın Devlet Bahçelinin zehir zemberek konuşmaları da her yerde duruyor ve Devlet Bahçelinin AKP ile ittifakıyla Türkiye’yi getirdikleri nokta yoksulluk açlık hukuksuzluk ve kriminal bir toplum. Gün geçmiyor ki şeytanın bile teşebbüs etmeyeceği şeylere Türkiye’de şahit oluyoruz...
Kürt sorununu büyütüp derinleştiren bir iktidarın her ne sebep olduysa önümüze yeni bir süreç başlatacaklarının mesajını vermelerinin iki izahı vardır.
Bunlardan ilki ve anlamlı olanı; “evet arkadaş bizim bu sorunu çözmemiz lazım artık kan dursun kendi toplumumuza iyi bir yaşam sunmamız lazım ve o yönde ciddi bir anayasasın temellerini atmamız lazım.” Bu iç dünyadan gelen anlamlı duruşun böyle olmadığını düşünüyorum.
İkincisi ise “Ortadoğu ölçeğinde gelişen Amerikan hegemonyasının gittikçe artması ve büyük güçlerin bölgede kendilerine uyumlu örgütlü partner arayışı bu şartlara uyan tek kesimin Kürtlerle olması, Türkiye’yi Kürtlerle masaya oturmaya itici bir güç olması.” Bu durumda zorunluluğun getirdiği bir seçenek...
Hayat bu her şey programladığınız gibi gitmiyordur. Türkiye hava savunma sistemleriyle ve gelişmiş teknolojisiyle PKK’ye son yıllarda ciddi bir alan daraltma ve eylem yaptırmıyordu. Devlet artık sınırın ötesinde ciddi bir alan hakimiyeti kazandı ve güçlü bir duruma geldi. Kürtlerin siyasi durumu özellikle Süleyman Soylu döneminde tamamen sindirilmiş bir hale gerildi, insanlar korkutuldu, işiyle ekmeğiyle ve ceza eviyle sınanma tehlikesinden ötürü sadece oyunu vermek ötesinde bir şey yapmadı. Belediyelere kayyumlar, vekillere basın açıklaması bile yaptırılmaz duruma getirildi.
Devletin plan ve programı tıkır tıkır işlerken, bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü cümlesi akıllarda beliriyor...
Kelebek etkisi denen bir şey var yani amazon ormanlarında bir kelebeğin kanat kırpması dünyanın yarısını dolaşabilecek bir kasırganın oluşumuna sebep olur. Açıkça söylemek gerekirse her şey birbirine bağlıdır. Hiçbir şey birbirinden de habersiz değildir.
Siz toplumunuzu ekonomik anlamda dünya liglerinde önemli bir seviyeye getirmezseniz, hak hukuk temelinde birlikte yaşadığınız toplumu özgürleştirmeseniz, başkaları gelir bu yaranızı kaşır ve bu durumdan yararlanır...
Nietzsche’nin de dediği gibi; “insan kendini yakmalı ve küllerinden merhem oluşturup yaralarını iyileştirmeli ve üstün insanı yaratmalı.” devlet geçmişle yüzleşmeli ve dersler çıkarmalı, toplumunu bu sorun sarmalından Azad edip muasır medeniyetleri kendine menzil etmeli...